Kitabınızda İsmet İnönü’nün ağzından Lozan Antlaşması’nın Osmanlı Devleti’ni bitirdiğini söylüyorsunuz. Uluslararası siyaset bağlamında antlaşmayı nereye oturtuyorsunuz?
Devir, 1. Dünya Savaşı sonrası. Savaşın galipleri (İngiltere ve Fransa ve İtalya) ve özellikle İngiltere, kendi çıkarlarına uygun olarak yeni bir dünya düzeni (yeni uluslararası düzen) kurmak istemişlerdi. Bu düzenin esas uluslararası meşruiyet kaynağı ABD Başkanı Wilson’un 14 Prensibiydi. Bu prensiplerin 12. maddesi, çoğunluk halinde yaşayan toplulukların kendi kendilerini idare etme (self-determinasyon) hakkını öngörüyordu. Bunun anlamı, mağlup imparatorlukların topraklarını bu esas çerçevesinde paylaşmak ve paylaşılacak topraklar üzerinde yeni ulus-devletler kurmaktı.
İşte Lozan Konferansı’nın maksadı, bu esaslar çerçevesinde hem Osmanlı Devleti’ni hukuken sona erdirmek, hem de onun hükümran olduğu topraklar üzerinde yeni ulus-devletler kurmaktı. Yani İtilaf Devletleri, Osmanlı Devleti’ni tarihe mâl ederek “tarihî Doğu sorununu” çözmeye çalışmışlardı. Bundan dolayıdır ki, konferansın resmî adı “Yakındoğu İşleri Hakkında Lozan Konferansı” olmuştu.
Bu bilgiler ışığında söyleyebiliriz ki, İtilaf Devletleri, Lozan Barış Antlaşması ile Yakındoğu adını verdikleri bölgede global uluslararası sistemin bir alt birimi/sistemi olarak bir bölgesel düzen kurdular. Kanaatimizce bu düzenin adı “Lozan düzeni” idi. Kim ne derse desin, yeni Türk devleti ya da resmî adıyla Türkiye Cumhuriyeti bu düzenin bir parçası olarak kurulmuş ve Lozan Antlaşması da bu yeni devletin kurucu belgesi olmuştur. Bundan dolayı olsa gerek Atatürk başta olmak üzere yeni Türkiye Cumhuriyeti devletinin yöneticileri “barış, uyum ve istikrar”ı gözeten bir dış politika izlemek istediklerini dile getirmişlerdir.
Devamı Derin Tarih Nisan Sayısında…