Müslümanların halifesi olarak Sultan II. Abdülhamid’in İslâmiyet, Hz. Peygamber (sas), Kur’an-ı Kerim, Sünnet-i Seniyye ve yeryüzündeki Müslümanlarla ilgili hassasiyeti hem onu takdir edenler, hem de ona düşmanlık yapanlarca çok iyi bilinmektedir. Özellikle Sultan’ın Kur’an-ı Kerim’e bağlılık ve hürmeti, basım ve dağıtımındaki dikkati, Osmanlı ülkesi ve İslâm coğrafyasının birçok bölgesine hediye olarak göndermesiyle ilgili olarak Osmanlı arşivinde çok sayıda vesika bulunmaktadır. Aslında bu, Osmanlı’da bir devlet politikası idi. Çünkü Sultan’ın tahta çıkmasından bir gün önce, 30 Ağustos 1876’da Osmanlı Maarif Nezareti tarafından vilayetlere verilen bir talimatta, oralara gönderilecek matbu Kur’an-ı Kerim’lerin ciltlenmiş olarak, sağlam bir paket yapılarak, ağızları kapalı ve mühürlü sandıklara konularak, üzerine “Mushaf-ı Şeriftir” yazısı ve adeti yazılarak Osmanlı Postası ile gönderileceği bildirilmekteydi.
Osmanlı arşivinde yaptığımız yeni bir araştırmaya göre Sultan, yazma Mushaflarla ilgili olarak da bir yandan yurt içinde Mushaf hırsızlığıyla mücadele ederken, diğer yandan da kendi döneminde yurt dışına kaçırılmak istenen ya da kaçırılan Mushaf-ı Şeriflerin bulunması ve geri alınması hususunda ciddi önlemler almıştı. Ayrıca farklı sebeplerle yabancıların elinde bulunan Mushaf-ı Şerifler tespit edilip, onlar da çeşitli yollarla elde edilmeye ve yerlerine döndürülmeye çalışılırken, özellikle ehil hattatların azalması ve yurt dışından gelen hatalarla dolu matbu Mushafların artması sebebiyle Kur’an-ı Kerim basımına da ihtiyaç duyulunca, Sultan bu noktada da hassasiyet göstermişti. Bu arada, onun Mushaf-ı Şeriflere verdiği önemi bir vesile öğrenen Osmanlı coğrafyasının birçok bölgesinden farklı insanlar da Sultan’a ailelerinden kalma tarihî yazma Mushaf-ı Şerifler hediye etmişlerdi.
Osmanlı arşivinde yaptığımız araştırmaya göre Osmanlı ülkesinde Kur’an-ı Kerim hırsızlığı ile ilgili ilk bilgilerin tarihi 16. yüzyıla kadar gitmektedir. 28 Kasım 1575 tarihli bir belgede Çorlu Kadısına gönderilen bir mühimme ile “İstanbul camilerinden bazı Mushaflar ve eşya çalıp Çorlu’da müzayede ile satarken tutulan hırsızın, çaldığı Mushafları diğer eşyalarla birlikte sipahi oğlanlarından Hüseyin’e teslim edip İstanbul’a göndermesi” istenmektedir. Bir gün sonra -29 Kasım 1575’de- bu defa Bursa Beyine gönderilen bir başka mühimmede ise Çorlu’da yakalanan hırsızın Edirne Sultan Selim Camii ve İstanbul Süleymaniye Camii’nden çaldığı iki Mushaf’ı 49 Flori karşılığında Bursa Beyine sattığını itiraf ettiği belirtilerek, bu Mushafların İstanbul’dan Bursa’ya gönderilen Dergâh-ı Mualla çavuşlarından Mahmud vasıtası ile Sultan’a (III. Murad’a) gönderilmesi istenmekteydi. 31 Temmuz 1577’de Bursa Kadısına yazılan bir başka mühimmede, Cami-i Kebir’den çalınan Mushaf’ın, vakıf olduğu için acilen hırsızdan alınıp, çalındığı yere geri konulması istenmekteydi.
Devamı Derin Tarih Mayıs Sayısında…