İnkılâp tarihi bir türlü “Tarih” katına yükselemiyor. Sebebini sahanın duayeni kabûl edilen Ord. Prof. Enver Ziya Karal bir televizyon programında ortaya koymuş aslında: “1950’den önce Atatürk üzerine objektif yazı yazmak çok güçtü. (…) Atatürk konusunda kendimin de objektif olduğuna kani değilim. Çünkü Atatürkçüyüm dediğin andan itibaren bu objektivite başkaları için sözkonusu değil” (Hıfzı Topuz, Konuklar Geçiyor, İstanbul 1975, Çağdaş Yayınları, s. 78-79).
Atatürkçüyüm dediği anda objektifliğini kaybediyorsa tarihçi -ki hakikat böyle- o zaman Türkiye’deki İnkılâp Tarihi bölümlerinde üretilen çöpleri hangi yeraltı mağarasına gömsek anında kusar. Hepsi defolu ve doğuştan sakat tezler, kitaplar, makaleler, sempozyumlar… Bu güne kadar Lord Kinross ve Andrew Mango’nun eserleri çapında bir Atatürk biyografisi yazmayı becerememiş, Gotthard Jaeschke ayarında titiz ve Kemalist taraftarlık havasından uzak etüdler kaleme alamamış bir güruhla karşı karşıyayız. Mete Tunçay, Ahmet Demirel, Mehmet Alkan ve Cemil Koçak gibi birkaç istisnayı bir kenara koyarsak maalesef bu nevzuhur sahayı dolduranların gölgesi cehenneme kadar uzamaktadır.
İşte İstanbul Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Estitüsü’nden Prof. Dr. Sabahattin Özel ve Doç. Dr. Işıl Çakan Hacıibrahimoğlu’nun arka kapaktaki deyimle “kurguladıkları” Türk Devrimi Mülakatları adlı kitap 2011 yılında Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları arasında 2. baskısını yapmış ve aradan geçen 10 yıla yakın sürede kaşının üzerinde gözün var diyen çıkmamış. Bu bir yayıncılık faciası olan kitap hakkında bunca zamandır çıt çıkarılmaması tarihçilerimizin kendilerinin çalıp kendilerinin oynadığı konforlu ortamın ulaştığı düzeyi gösteriyor.