Türkiye’deki güncel tartışmalarda tarihin nasıl pervasızca talan edildiğine şahit olunca “Tamam, tarih iyidir, hoştur ve kabul, bir tür laboratuvardır ama bu kadar da işimize geldiği gibi yontmak olmaz ki” diyeceği geliyor insanın, işte bir kaç yıl önce bir tv programında bir sözde araştırmacı-gazeteci Yavuz Sultan Selim’in Mercidabık Meydan Savaşı’nı kazandıktan sonra Halep’te “70 bin sivili” katlettiğini söyleyebildi. Öldürülenler de Nusayri imiş, İsmailî imiş! Halep’in o zamanki bütün nüfusunu toplasanız 70 bin kişi etmez. Nerede kaldı bir avuç İsmailî ve Nusayri! Hem bilir misiniz ki bizzat Arap tarihçiler dahi bunun tam tersini yazarlar.
Mercidabık’ta Osmanlı ordusu karşısında bozguna uğrayan Memlmemnun olmayan halk kendilerine fena halde bilenmiş vaziyettedir. “Çünkü Memluk kuvvetleri birkaç gün önce bu şehrin halkına o kadar çok kötülük etmişlerdi ki bunları unutmamış olan Halepliler, şehrin kapılarını kapamışlar, onları içeriye almamışlardı.” Hatta Osmanlı Sultanı’nın şehirlerine gelmekte olduğunu işiten Halepli “ulemâ ve sulehâ” (âlim ve salih kişiler) ile “ağniya ve fukarâ” (zenginler ve fakirler) Allah’a hamd ederek onu şehrin dışında törenle karşılamaya koşmuşlardı (Kaynak mı? Samet Tınas, Rıdvan Paşazade Abdullah Çelebi Tarih-i Mısır (İnceleme ve Metin), Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2016, s. 186-187).
Devamı Derin Tarih Nisan Sayısında…