Pakistan Hint alt kıtasında yaşayan Müslümanları birleştirecek bir devlet olarak planlanmış ve Müslümanların çoğunlukta olduğu eyaletlerin bir araya gelmesiyle kurulmuştur. Pencap, Afganistan, Keşmir ve Sind’in baş harfleri ve Belücistan’ın son hecesi alınmak üzere Pakistan kelimesi zuhur etmiştir. Bu terkip ülkenin kurulduğu 1947 ile yaşıt. Pakistan’ın kuruluşundan önceki tarihiyse -özellikle Keşmir meselesi dolayısıyla ciddi sınır gerginliklerinin yaşandığı- Hindistan ile ortaktır.
Ülkenin ilk başkentliğini yapan Karaçi kısa bir süre yerini Ravalpindi şehrine bırakmışsa da, 1960’ta çeşitli sebeplerden ötürü başkentliği İslamabad’a devretmişti. Yeni başkent yeşilliklerle dolu, trafik ve nüfus yoğunluğu olmayan, modern ve sakin bir şehir. Himalayaların devamı olan Margalla dağlarının eteğine kurulmuş. Hemen 15 km güneyinde eski başkent Ravalpindi bulunuyor.
Bölge İslamiyetle Emevî kumandanı Muhammed b. Kasım es-Sekafî kumandasındaki Arap kuvvetleri vasıtasıyla tanışır. Sekafî’nin uyguladığı hoşgörü siyasetiyle İslam dini bu topraklarda kalıcı olur. İslam sancağı sürekli el değiştirse de mahiyetinden hiç taviz verilmemiştir. Özellikle Gazneli Mahmud’un asırları aşıp gelen şöhretine hak vermemek elde değil. Büyük bir devlet adamı ve kültür insanı olan Gazneli Mahmud, her liderin yapması gerektiği gibi ilim adamlarını mahiyetinde kucaklamış; Firdevsî meşhur Şâhnâme’sini bizzat Gazne’ye giderek kendisine sunmuştu. Ayrıca Gazneli Mahmud’un bazı Hint seferlerine de katılan Bîrûnî; Hint inancı, kültürü ve coğrafyasına dair olan ve dünyada Hindoloji sahasında yazılan ilk eser olma özelliğine sahip Tahkîku mâ li’l-Hind adlı eserini yine bu dönemde kaleme almış ve ona sunmuştu.
Devamı Derin Tarih Mart Sayısında…